ELAZIĞ MADEN İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

2018-2019 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YÖNETİCİ GELİŞİM EYLEM PROGRAMI NİSAN AYI TOPLANTISI

2018-2019 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI YÖNETİCİ GELİŞİM EYLEM PROGRAMI NİSAN AYI TOPLANTISI

 

GÜNDEM MADDELERİ

1) Açılış ve Yoklama

2)Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı

3)Nisan Ayı Eylem Planının Görüşülmesi

4) Dilek-Temenniler ve Kapanış 

 

GÜNDEM MADDELERİNİN GÖRÜŞÜLMESİ

1) Açılış ve Yoklama

 - Toplantı Din öğretimi Şube Müdürü Emrah ALTUNTAŞ’ın iyi dilek ve temennileri ile başladı. Yapılan yoklamada Şeh. Gökmen :Taşkıran İHO Müdürü Ömer KÖÇER ve Maden AİHL müdürü Yalçın GÜLER ile müdür yardımcıları Serhat ÖZTÜRK ve Serkan KAYA’nın toplantıda hazır bulunduğu görüldü.

 2) Saygı Duruşu ve İstiklal Marşı

 - Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından Nisan ayı gelişim planına geçildi.

 3) Nisan Ayı Eylem Planının Görüşülmesi

 -Toplantıda “Kültür ve medeniyetimizdeki eğitim ve yönetim anlayışını yansıtan klasik eserlerden ve temel metinlerden seçilen bölümlerin okunması, değerlendirilmesi ve özgün düşüncelerin tespiti.” konu başlığı altında Peygamber Efendimizin (SAV) eğitim anlayışını yansıtan Makaleler ve Nurettin TOPÇU’nun  “Türkiyenin Maarif Davası” adlı kitabı incelenip müzakere edilmiştir

4)Dilek-Temenniler ve Kapanış

-Toplantı komisyon başkanı Emrah ALTUNTAŞ’ın iyi dilek ve temennileri ile sona erdi.

            PEYGAMBER EFENDİMİZİN EĞİTİM ANLAYIŞI

Her yönüyle olduğu gibi eğitimci özellikleriyle de Hz. Peygamber’i (s.a) bize en iyi ve en objektif şekilde tanıtacak öncelikli kaynak hiç şüphesiz Kur’an-ı Kerim’dir.3 Hz. Peygamber’i (s.a) bütün yaşantısıyla “en güzel örnek” olarak takdim eden Kur’an-ı Kerim (Ahzab, 21), onun sahip olduğu ahlakı yüceltip övmüş (Kalem, 4); gerek güzide dostlarıyla (ashab) gerek eşleriyle gerekse mesajını kabul etmeyip inkârda direnenlerle ilişkilerini konu edinmiştir. Bu ayetler bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde Hz. Peygamber’in (s.a) eğitimci özelliklerinin ana hatlarını tespit etmek mümkündür.

Eğitimde ne anlattığımız, kadar nasıl anlattığımızda önemlidir. Elbette insanlara ve özellikle çocuklarımıza iyi, güzel ve faydalı şeyler öğretmeliyiz. Aynı şekilde bu faydalı ve güzel şeyleri güzel metotlarla anlatmalı ve öğretmeliyiz.
Öğretmeni sevmeyen öğrencinin dersi de sevmediği bilinmektedir. İyi bir eğitimci, kendini sevdirmeyi bilmelidir. Çocuklarla ilgilenmeli, onları sevmeli, güler yüzlü olmalı pozitif düşünmeli, kısaca kendisini mesleğine ve öğrencilerine adamalıdır.

    Allah Resulü (s.a.v.) kendini görevine adamıştır. Bir eğitimcide bulunması gereken nitelikler O´nda fazlasıyla vardır. Psikologlar, sözün söyleniş biçiminin sözün özünden önemli olduğunu ifade ediyorlar. Yapılan araştırmalara göre, insanlar arası iletişimde; % 7 oranında kelimeler, % 38 oranında ses tonu ve % 55 oranında jest, mimik ve vücut dili rol oynuyor. (1)

Dilimizi, vücut dili yalanlarsa sözün etkisi kalmaz. Bu sebeple uygun vücut dilini kullanmak, sözlerimizin karşımızdakinde istenilen etkiyi meydana getirebilmesi için uygun ve etkili metotları seçmek zorundayız. Kalpten çıkan söz kalbe gider. Dudaktan dökülen söz kulağı aşamaz. Göze bakıp kalbe hitap etmek zorundayız.

Hazreti Peygamber (s.a.v.) bütün zamanların en güzel ve en etkili hatibidir. O gönüllere giden yolu biliyordu. Bu sebeple kalplerin Sevgilisi oldu. Önce kendini sevdirdi, sonra da konuşmalarında insanları etkileyen, düşündüren bir üslup kullandı.

Allah Resulü´nün (s.a.v.) farklı ve etkili metotlar kullandığını biliyoruz. Bunların belli başlılarını şöyle sıralayabiliriz.

1. İnandırdı, Ümit ve Müjde Verdi

İslamiyet, iman ve ümit dinidir. İnsan, yapmayı düşündüğü şeyin iyi, güzel ve yapılabilir olduğuna inanmazsa teşebbüse geçmez. İnsanı harekete geçiren en önemli güç, inançtır. Zaten İslam´da en önemli husus, imandır.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), insanlara devamlı ümit ve müjde vermiştir. İslam´ın müminlere cenneti kazandıracağını, onları cehennemden kurtaracağını ve daha önemlisi Allah´ın rahmetine kavuşturacağını anlatmıştır. En çetin dönemlerde müminlere ümit ve müjde vermiştir.

“İran, Şam ve Yemen Fethedilecek”

Hendek Savaşı sırasında, şehir 10 bin düşman askeri tarafından kuşatılmıştı, müminler az idiler ve varlık yokluk mücadelesi veriyorlardı. Sahabeler hendek kazarken kırılması zor bir kaya ile karşılaştılar ve Peygamberimiz (s.a.v.)´den yardım istediler. Allah Resulü (s.a.v.), elindeki balyozu kayaya vurdu, bir parçasını kırdı ve şu müjdeyi verdi:

- Bana Şam´ın anahtarları verildi!
Bir daha vurdu ve bir parça daha kopardı, şöyle bir müjde verdi:
- Bana İran´ın anahtarları verildi!
Tekrar vurdu ve büyük bir parça daha kopardı ve şöyle müjdeledi:
- Bana Yemen´in anahtarları verildi!(2)

2. Olumlu Davranışları Ödüllendirdi ve Takdir Etti

“Beğenilmek ve takdir edilmek” insanların çok önemsediği bir davranıştır. Sosyal bir varlık olan insan, başkalarına kendini beğendirmek, saygın olmak ve saygı görmek ister. Bu duygu, çocuklarda daha önemlidir. Çocuklar, büyükler tarafından beğenildiklerinde memnun olurlar. Neyi doğru, neyi yanlış yaptıklarını büyüklerin beğenisine bakarak tayin ederler.

İbn Abbas (r.a.) anlatıyor:

“Bir gün Nebi (s.a.v.) tuvalete gitti. Ben de abdest alması için bir kaba su hazırladım. Daha sonra Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) su dolu kabı görünce kimin hazırlayıp koyduğunu sordu. Benim hazırladığımı öğrenince: ´Allah´ım, onun dindeki anlayışını artır.´ diyerek bana dua etti.”

Peygamberimiz (s.a.v.), İbn Abbas´a dua ederek onu duayla ödüllendirmiştir.

3. Soru Sorarak İlgi Uyandırdı

Anlatacağı konuya dikkat çekmek, merak ve ilgi uyandırmak için soru sorardı.

Bir gün ashabına: “ Müslüman kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu.

Onlar da: “Allah ve Resulü daha iyi bilir!” dediler.

Yeterince dikkat uyandırdıktan sonra: “ Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” buyurdu.

Sonra: “Mümin kimdir?” diye sordu. Ashap yine:

"Allah ve Resulü daha iyi bilir." dediler. Bunun üzerine şunları söyledi:

"Müminlerin canları ve malları hususunda kendisinden emin olduğu kimsedir."(3)

Allah Resulü (s.a.v.) soru sorarak ilgi ve merak uyandırıyor, dinleyenleri motive ediyor, ondan sonra anlatacaklarını anlatıyor.

İnsan ilgisizce dinlediği şeyi öğrenmez, hele uzun zaman aklında hiç tutmaz. Onun için eğiticilerin sorular sorarak, dinleyenleri motive etmesi çok önemlidir.

4. Anlatacaklarını Zamana Yaydı, Tedriç Kanununa Riayet Etti

Kainattatedricîlik kuralı vardır. Her şey zaman içinde olgunlaşır. Bir fidan zaman içinde büyür, ağaç olur, meyve verir.

Dış dünyadaki bu gelişmeler, insanın iç dünyası ve karakter oluşumu için de geçerlidir. Zihin ve ruh eğitiminde de zamana ihtiyacımız vardır.

Mesela İslam´ın ilk yıllarında namaz, sabah ve akşam olmak üzere iki vakit olarak emredildi.(4)

Cenab-ı Hak, Müslümanları buna alıştırdıktan ve ruhen onları hazırladıktan sonra beş vakit namaz farz kılınmıştır.(5)


İçki yasaklanırken de zamana yayma metodu kullanılmıştır. Önce içkinin zararının faydasından çok olduğu anlatılmış, sarhoşken namaz kılınmaması istenmiştir. Böylece namaz vakitlerinde içki içilmemesi emredilmiş, daha sonra da içki bütünüyle yasaklanmıştır.

 

TÜRKİYENİN MAARİF DAVASI

 

Doç. Nurettin Topçu’ya göre, kültürle medeniyeti birbirine karıştırdığımız için Batı taklitçiliğine başladık. Medeniyet, insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden ibârettir. Kültür ise, bir toplumu kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlâk ve dine ait değerlerdir. Batı tekniği bize asırlardan beri damla damla gelmektedir. Teknik; kültürden sızan bir usare, kültür ağacının yetiştirdiği bir meyvedir. Halbuki, bizim kendi kültürümüz tekniği yaratmadı. Onu emanet bohçalar içinde Batı´dan aldık, yaratmanın zevkini bile yaşayamadık. 

 

            Topçu’nun kitabında, eğitim ve kültür hayatımızın göstermelik değil, gerçek ve sahih sorunları yer alır. Onu kültür ve eğitim tarihimiz açısından bir dünya görüşü ve zihin eleştirisi olarak okuyabiliriz. Bu eleştirinin temel hedefi, kabuğu öze, maddeyi ruha, şekli içeriğe, niceliği niteliğe, taklidi özgün olana, ezberi yeniden üretime tercih edenlere karşı olmuştur. Bu eleştiri sadece belirli bir döneme, belirli bir hedefe yönelmez; hem kendini çağdaş ve devrimci olarak niteleyenlere, hem sözde aydınlara, hem de maneviyatı şekle indirgeyenlere karşı sergilenir. Hakikati söyleme isteği onun tek hedefidir. Topçu, şekilciliği bırakıp işin aslına, özüne odaklanmamızı ister bizden.  Bunu yaparken de kuru taassuba yakalanmamamızı önerir

Topçu, eğitimin sorunlarını “milli mektep” kavramı çerçevesinde ele alır. Ona göre sorunun çözümü, milli mektebin hayata geçirilebilmesindedir. Milli mektep diye adlandırdığı eğitim sisteminin oluşabilmesi için gerekli olan unsurları dörde ayırır: (1) Ders, (2) öğrenci, (3) öğretmen, (4) öğretim. Topçu, bu konulara ilişkin görüşlerin maddeler halinde açıklar. Dersin öncelikli amacı, hakikattir, pratik yarar değildir. Teknik, bilimin uygulanması olarak eğitimin doğrudan amacı değildir, olmamalıdır. Topçu bu yönüyle Dewey’den ayrılır; bu hakikat anlayışıyla. Hakikat, pratik fayda ile sınırlanmamalı, derslerin içeriği ilkokulda kalbin, lisede aklın terbiyesi olarak programlanmalıdır. Üniversite ise uzmanlaşmaya yönelik bir eğitim yuvasıdır. Aklın eğitiminde Doğunun ve Batının birikimi bir arada bulunur. Kalp eğitiminde dinin, akıl eğitiminde Doğu ve Batı kültürlerinde ortaya çıkan felsefi ve bilimsel birikimin öğrenciye kazandırılması esastır. Zira akıl, milli değil, evrensel bir nitelik gösterir, bir milletin sınırlarını aşar. Liselerde mesleki ayrımlar, üniversiteye yönelik ayrımlar oluşturulmalı, yönlendirmeli eğitim yapılmalıdır. Öğrencinin içindeki iyilik duygusunu ortaya çıkarmak, bir enerji oluşturmak için, hem ilkokulda hem de lisede derse müzik ile başlanması gerektiğini düşünür. Ahlaki terbiye de musiki ile başlamalıdır ona göre.

 

Topçu, eğitime bakışında güncel meselelerden hareket eder; sanki bir “durum tespiti” yapmak ister gibidir. Olan nedir? Olması gereken nedir? Olan ve olması gereken arasındaki mesafe nedir? Topçunun önerileri, Yaklaşımları bu noktada ortaya çıkar. O, olanı ve olmaması gerekeni gösterirken kendi görüşlerine de ulaşır. Durum tespiti aynı zamanda, eğitimin nasıl olmaması gerektiğini de gösterir. Eğitimin güncel sorunlarını tartışırken, yerel ve güncel sorunlara evrensel nitelikli bakışlar da getirir. Dolayısıyla onun bakış açısının dış katmanını güncel sorunlarımız, ikinci katmanını yerlilik, üçüncü katmanını da evrensellik meselesi oluşturur. Bu sıralamayı tersine çevirerek söylersek, onun eleştirilerinin özünü evrensel bakış açısı oluşturur. Yerlilik nosyonu (milli kimlik ve benlik), ulaşılması gereken bir hedeftir. Evrensel değerlerden kopuk bir yerlilik nosyonu, ona göre yozlaşmadır. Daha on ikinci yüzyıldan beri süregelen ve medreselerin ezberci ve nakilci sistemiyle doruk noktasına ulaşan çöküş, evrensel değerlerden uzaklaşmaya işaret eder. Ama okulların milli özden uzak teknik eğitimleri de, bir öz ve anlam yoksunluğunu yansıtır. Bu şekilde yerlilik ve evrensellik onda bir çelişki değil uyum, parçalanmışlık değil birlik ve bütünlük oluşturur. Bu açıdan bakıldığında onun eğitim anlayışı, sadece belirli bir dönemin eğitim sorunlarına bağlı yaklaşımlar açısından değil, genel anlamda eğitim düşüncesi ve kuramı açısından da okunabilir; bu da ondaki eğitim felsefesine geçiş noktasını oluşturur.

 

 

KOMİSYON ÜYELERİ

 

Yalçın GÜLER      Ömer KÖÇER     Serkan KAYA               Serhat ÖZTÜRK

Maden AİHL Müdürü       Şeh. Gökmen Taşkıran İHO Müdürü     Maden AİHL Md. Yrd   Maden AİHL Md. Yrd

 

 

25/03/2019

 

Emrah ALTUNTAŞ

Maden İlçe MEM Şube Müdürü

 

Camii Kebir Mahallesi Ziya Gökalp Caddesi Eski Askerlik Şubesi Binası Maden/ELAZIĞ - 0 424 441 21 08

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.